top of page

DENİZDE HANIMLARA, TEKNE’Yİ SEVDİREBİLMENİN YOLU.


DENİZ… Hayatı mı?

TEKNE… Hayatı mı?


Her ikisi bir birinin yolu üzerinde bir gün kesişiyor hiç merak etmeyin. Gönlü deniz olanların en büyük ortak hayallerinden birisi sevgili eşleri ile denizi doyasıya yaşayabilmektir.


Bu güzelliğin tadına birlikte varabilmek kâh sualtı, kâh su üstü olsun mühim olan paylaşmaktır. Hele bir de bir yat edinmişseniz değmeyin keyfinize artık…

Tekne sahibi olduktan bir süre sonra bu kez deniz üzerinde teknenizde bir gece olsun konaklayabilmek, bazen günlerce birlikte seyirlere çıkmak, denizi birlikte öğrenmek, yaşamak yeni yerler görmek isteyeceksiniz. Çünkü gönlü aşk ile dolu tüm denizcilerin ortak hayalidir.


Azınlık olsa da içlerinde şanslı çift olanlar ne güzel. Hatta bazıları sıkı yelkenci, denizci bayanlar, yıllarca denizi teknelerinde beraberce yaşayanlar, ya Dünya seyahati yapanlar… Unutmamak gerekir ki bir de profesyonel iş hayatı olan zorunlu denizde hizmet için büyük gemilerde, tankerlerde bir fiil işinin ehlisi olan denizci çalışan bayanlar.


Ama madalyonun öteki yüzü de var, şansız olan bazı bey’ler eşleri teknelerine gelmedikleri, bindiremedikleri için şikâyet ederler duyarsınız. Mecburen çok sevdikleri bu hayat biçimini güzelim teknesinden denizden ayrılmak zorunda olanlarda az değil.


Büyük heveslerle alınıyor, bazen hanımlar muhalif olabiliyor veya benimseyemediğinden, ya da başlangıçta korku yaşadıklarından, yüzme bilmediklerinden endişe diz boyu artarak çoğalıyor. Ev rahatlığı aranır ya tabi konfor büyüklük neden gibi gözükse de, tekneye gelmemeye başlayıp sevinçler kursakta kalıyor, mutsuzluk hatta tartışmalar ve sonunda satılmak zorunda kalınan tekne satışa çıkıyor.


Veya ilk teknesini alacak olanlar, tekne tipine karar verirken bazen de eşin sevebilmesi için çok lüks ve büyük olması düşüncesi sarıyor onları.


Aslında bu önemli konu oldukça geniş bir yelpaze de ele alınmalı. Çünkü her teknede metodular aynı ama tekne ölçüsü farklı olduğunda fasılalar değişik.




Şöyle bir örnekle başlayalım o halde bu konuya;


*Kimi çiftler var, doğanın tam içinde olmak için çadır kamp hayatından hoşlanır. Doğada olmak kısıtlı imkânlar la doğayı yaşayabilmek için böyle bir beklenti ile yaşarlar, şikâyet etmezler ve çok mutlu da olurlar.

İllaki ekonomik bütçe ile bir ilintisi de yoktur. Çünkü bu sevilen bir yaşam tarzıdır.


*Kimileri karavanda olmayı böyle yaşamayı devamlı yol yaparak her yeri görüp, her koya inip, her belde deniz kenarında olmak hoşnutluğu mutluluğu yaşar. Ve hiç şikâyetçi olmazlar.


*Ama kimileri de sadece 5 yıldızlı otel konforu dışında asla bir tatili benimsemez. Hizmet, hijyen, geniş mekanlar tercih olur.


Tekne de böyle bir şey işte, kimisi ufak kimisi büyük, kimisi motorlu, kimisi yelkenli, konforlu, konforsuz veya lüks.


Aslında deniz üzerinde iyot kokusu eşliğinde sıhhat veren sallanan güzel de bir evdir tekne.


Yelkenli olsun, motor yat olsun konforun da ucu bucağı zaten yok. Her ne kadar lüks artarsa bitmeyen ihtiyaçlar için mükemmellik aransa da denizden bir o kadar da uzaklaşılıyor, kopuluyor.


Ama hanımların devamlı rahat yaşayabilmesi konforun biraz olması demek, bunu sağlayabilmek için en az iki kişinin rahatça yatabileceği, ocağı, lavabosu ile mümkünse kapalı duş ve tuvalet ihtiyacının rahatça giderileceği bir hacimde ve ayakta durulabilir aynı zamanda ergonomik bir yaşam sunan tekne boyutu, aslında yeterli bir ölçüdür.


Tekne hayatının benimsenmesi yaşanabilmesi için beklide baştan yanlış adım atılmıştır.


SABIRSIZLIK, ACELECİLİK.

Psikolojik olarak ilk çıkış ilk yaşananlar asla hafızalardan hiç çıkmayan bir filme dönüşür. Talihsizlikler, motor sesi, kaba dalga, sert hava seyirleri, kamara içinde baş dönmesi, miğde bulantısı, lodos, yelkenlide sağanaklar teknenin daha da yatması belki sizin hoşunuza gidebilir ama eşiniz veya misafirleriniz hoşlanmayabilir. Hele ki hayatında hiç tekneye binmemiş ama vapura defalarca binmiş olmakla eş değer bir şey de değil bu yaşam.


O halde sanki ilk kez bir tekneye binme eğiliminde olacak hanımlar, eşler için bu yol nasıl olmalıdır. ?


Bu işin reçetesi nedir peki…


Teknemizi satın aldık, bizde tecrübeli veya değiliz eşimiz için de bir ilk bu güzel şey, fakat nasıl bir yol izlesek tekneyi ve denizi sevdirebilsek ona. Evet, paylaşma vakti de geldi, işte süreçlerimiz.


Birinci gidiş;

Tekneye ilk gidiş en önemlisidir ve hiç akıllardan çıkmayacaktır, işin tüm büyüsü de burada başlar.

Sakin stressiz güzel bir gün seçilir. Tekneye geçiş için sağlam, güvenilir bir pasarelladan rahatça endişeye yol açmadan, heyecanlanmadan, heyecanlandırmadan eline hiçbir yük alınmadan geçiş tekne güvertesinden havuzluğa sağlanmalıdır. Veya aborda olunmuşsa işimiz daha kolaydır. Tekne önceden temizlenmiş hele ki motor yağ, yakıt kokusu olmadan bir tekneye biniş sağlanmalıdır. Eğer bu endişe hakim ise bir süre sonra bulantı olabilir.

Bu yüzden ilk ziyaret mutlaka tok karnına gidilmeli, yağmursuz, fırtınasız, mümkünse bimini (tente) altında sakin, güneşli bir gün tercih edilmelidir. Kamaraya girmek sakıncalı olur. Kapalı bir yerde kalmak ve teknenin hafif sallantısı bile ikinciye gelmeme bahanesi olabilir. Bu ziyareti çok uzun tutmamak ta faydalı olacaktır. Deniz üzerinde bu havadar ortamda sallanan epey de keyifli bu yeni hayata alışan hoşuna gidenlerde olsa yine herkes için bir sabır dönemi olacaktır.


İlk defasında hoşlanarak hemen binen, denizi tekneyi hızla benimseyen mutluluğu gözlerinde parlayan hanımefendileri tenzih ederiz.


İkinci gidiş;

Birinci metodun aynısı izlenmelidir. Evet, biraz sabırlı olunması gereken bir yol iyi geçirmeyi başarabilmişseniz artık üçüncü gidişte bu kez tekne havuzluğunda yanınızda götüreceğiniz bir şeyler yemek iyi bir fikir olacaktır. Denizde, tekne de siz siz olun her daim şaka yapmaktan kaçının.

Dördüncügidişte;

Hadi yeter denize çıkalım fikrine sakın sahip olmayın. Aman DİKKAT…!

Yine birinci gidişiniz gibi mevcut hava koşullarını yakalayın. Limanda tekneyi hiç hareket ettirmeden, motor da çalıştırmadan havuzlukta hazır aldığınız gıdalar ile karnınızı bir güzel doyurun. Servisi devamlı siz yapın, eşinize yaptırmayın, kamaradan bir şeyler alması için sakın göndermeyin. Her şey doğaçlama olursa yolundadır. Gerekirse ve kamaralı bir tekneyse kamaraya kendi isteği ile girmeli. Sakın zorlamayın.


Beşinci gidişiniz;

Artık teknede kalış zamanınızı uzatabilineceğiniz döngü geldi.. Hatta özellikle bir akşamüstü tekneye gidiş zamanınızı planlayın böylece akşamı birleştirmeniz güzel de olacaktır. Ama hava koşulları mutlak birinci seferdeki gibi olmasına özen gösterin. Akşamı birleştirmek bir şeyler yiyerek zamanı doğal geçirmek lazım. İster istemez eşiniz gayri ihtiyari kamaraya girerek yağ, tuz, ekmek bir bahane ile kendi cesaretleri ile kendilerini rahat hissederek tekneyi inceleme, neyin nerede olduğunu görecekleri, lavabosu, ocağı, ihtiyaç halinde ilk tuvalet deneyimi ile epeyce yol alacaklardır.

Ama sakın denize çıkayım demeyin. Daha değil…!

Gözlemci olun eğer eşiniz tarafından bir merak uyandıysa eğitici öğretici olun. Ne de olsa teknenin ikinci kaptanı’nı belki siz yetiştireceksiniz.


Beşinci gidişiniz;

Bu kez bir bahane ile teknede yine limanda bir gece kalabileceğiniz o gün bugündür. Ama hiçbir baskıda bulunmayın. Her şey doğal olmalı ama siz hazırlığınızı önceden yapın. Bir değişiklik olsun diyerek sallantısız güzel bir hava da olmalı. Geceyi veya 24 saati teknede geçirmek denize de açılman anahtarı olduğunu unutmayınız.

Altıncı gidişiniz;

Eğer bir gece kalmayı başardıysanız artık motoru çalıştırma vakti gelmiştir. Fakaaat yine sabır diyoruz. Neden mi? İlk denize çıkış kararınız Marmara da yaşayanlar, aman sakın lodos bir hava olmasın. Ege de olanlar batı da sakın yol vermeyin. Hava gayet sakin mümkünse (1 – 3) hava en idealidir. Telaş vermeden ilk deniz seyir başlangıcı karadan denize esen tatlı bir havayı yakalamış planı yapmış olmak esas. Denizden karaya esen hava denize çıkış için uygun olmaz, dalga, yalpa fazla olabilir, bu daima yanıltıcı olabilir ilk sefer için.


Deniz üzerinde akla bile gelmeyecek ve olabilecek tüm aksaklıklar her an yaşanabilir ve yaşanıyor. Yalpaya düşmek, motor arızası, oturma, çıpa takılması, küçük yaralanmalar, ayak el parmakların bir yerlere sıkışması, deniz tutması kusma, pervaneye halat dolaşması, sıcak güneş geçmesi. İlk denize çıkış ta tekne kaptanının gözünün içine bakarlar hanımlar bir panik, korku dolu gözler eğer sizde varsa o an her şey ele verir. Sakin olun, heyecan yapmadan güvenliğinizi ön planda tutarak eğer yüzme bilmeyenler veyahut eşiniz de can yeleğini beraberce giyin, motoru çalıştırıp tekneyi pontondan çıkarıp aheste ilerleyin. Liman çıkışında fazla yol vermeyin daima sakin seyir edin. Etraftan geçen dalga oluşturan teknelere karşı yavaş aşın dalgalara, sakın sörf yapmayınız. Tekne de problem yaşarsanız kendi kendinize baş etmelisiniz. Sakın panik yapmayın, bağırıp çağırmayın, hatta eşiniz yanlış bir şeylerde yapsa aman dikkat, soğukkanlı olmaya devam.


Çok uzun yol gitmeden limana yakın bir yerde funda demir de iyi gelir rahatlamak, stresten arınmak için. Dönüş yolunda dümen artık ikinci kaptanın elinin değme vakti belki gelmiştir kendini daha iyi hissedecektir. Hele ki deniz tutu diye bir söz işitirseniz hemen dümen verilmelidir. Sevgili eşiniz 2. kaptan olma yolunda bu ilk tir aslında, ama kontrolü de göz ucuyla yapmayı unutmayın.


Yedinci çıkışınız ve sonraki en az on’uncu seyire kadar çıkışlarınızda sert dalgalı ve fırtınamsı havaları sakın tercih etmeyin ki tam manasıyla tekneyi denizi sevdirme gayretleriniz boşa çıkmasın. (2 - 4) Havaları aşmadan alışma ve hamlık süreci bir alışkanlığa dönüşecektir.

Bu şekilde mutlu ve devamlı olması dileği ile denizci çiftleri selamlıyorum.


Haydi denemeye başlayın….

Doğru yol bu yoldur.

İşin sırrı SABIRLI olmaktan geçer, kolay gelsin.


(Ömür ATİLA - Copyright © 2022 tüm Hakları Saklıdır')

 
 
 

Comments


© 2024  Ömür ATİLA - Kişisel Web Sitesi - Tüm Hakları Saklıdır.

bottom of page